Neden Ziya’nın Orası?
Yıllar boyunca kendi işleteceğim bir mekanın hayalini
kurdum: Bir kafe, bar, restoran. Elimde son derece uygun bir mekan olmasına rağmen, çeşitli sebeplerle bu işe cesaret
edemedim. Sonunda
mekanı işletebilecek bir kişiye kiraya verip bu hevesten vazgeçtim. Ama bu mekan
için hayalimi süsleyen isimden vazgeçemedim bir türlü. Hep kafamın içinde
yankılandı, durdu: Ziya’nın Orası.
Facebook’ta birşeyler yazmaya başlayıp, birkaç da beğeni
alınca, tabiri caizse beklenebilecek bir kalkma gerçekleşti. Aklıma bir blog
hazırlamak geldi. Çok hatırlayan, bunları yüzlerce kez anlatan ve çok konuşan biri olduğum
için, çevremdekiler “bunları yazsana”, "ölüp gidersen, bunlar da seninle
gidecek” gibi istek ve uyarılarda bulunuyorlardı. Eh, birbirinden farklı bir
sürü konuyu biraraya getirip, bütünlüklü bir kitap yazabilme olanağım da yoktu. Ben de blogda karar kıldım. Blog kararı yeniydi, ama adı yıllar önceden
belirlenmişti: Ziya’nın Orası.
Bu konuda söylenebilecek lafları şimdiden duyar gibiyim:
“Ziya’nın Orası’nı duydun mu?”, “Ziya’nın Orası’nı gördün mü?”, “Ziya’nın Orası
çok iyi”. “Ziya’nın Orası çok beter”, “Ziya’nın Orası çok komik” vb.
Sevgili arkadaşlarım, “Ziya’nın Orası”, açtığınızda
“Kamaşullah”la karşılaşacağınız bir yer değil. O da herkesinki gibi “bir blog”.
Bu blogda güncel ya da eski dönemlere ilişkin siyasi yazılar, anılar, bazen
polemikler, aile geçmişine ilişkin anektodlar, sosyal betimlemeler ve siyasi
öngörüler, yani hülasa Ziya’nın günlük hayatında söylediği, anlattığı, hikaye
ettiği ve çatıştığı konular, yazılı olarak karşınıza gelecek.
Bunların bazılarını, kendime vehmettiğim tarihsel
sorumluluğun bir gereği olarak, “Dixi et salvavi animam meam” (söyledim ve
ruhumu kurtardım) diyebilmek için (alıntı Marx’tan, Gotha ve Erfurt
Programlarının Eleştirisi’ne Katkı’nın final cümlesi!), bazılarını sadece
tarihe not düşmek için, bazılarını benden başka bilen az kimse olduğu için daha
geniş bir topluluğa mal etmek amacıyla, bazılarını bilgi olarak çocuklarıma
miras bırakabilmek için, eh 8.Cumhurbaşkanı’nın ifadesiyle) “aççık şeççik ifade
edeyim”, bazılarını da geçmişim ve geçmişimdeki kişilerle zamanı çoktan gelmiş
ve geçmiş olan hesaplaşmalarım için yazacağım (burada Kamaşullah bazen devreye
girebilir!!!).
Yazıların bazıları imza olarak müstear isim taşıyacak, bazılarında da olayların
kahramanlarının isimleri değiştirilecek. Dışarıdan bazı arkadaşlarımın yazılarına da bazen kendi
imzalarıyla, bazen de müstear imzalarla yer verilecek.
Blog, özellikle anılara katkı vermek ya da düzeltmede
bulunmak isteyenlere, “şahsıma sataşma veya hakaret var” izlenimine
kapılanların itiraz ve eleştirilerine (tabii benim ileri demokratik denetimim
altında) açık olacak. Bu konuda bir uyarı alıntısına yer vermek istiyorum.
9. Cumhurbaşkanı’nın bir uyarısı: “Tapulu arazime gecekondu yaptırmam!”
Son bölümde cumhurbaşkanlarından alıntılar kullandım. İhmal
etmemem gereken biri daha var. Bu alıntı da 12. Cumhurbaşkanı’ndan:
“Ya Allaaaah,
bismillah!”