30 Ağustos 2014 Cumartesi



Neden Ziya’nın Orası?


Yıllar boyunca kendi işleteceğim bir mekanın hayalini kurdum: Bir kafe, bar, restoran. Elimde son derece uygun bir mekan olmasına rağmen, çeşitli sebeplerle bu işe cesaret edemedim.  Sonunda mekanı işletebilecek bir kişiye kiraya verip bu hevesten vazgeçtim. Ama bu mekan için hayalimi süsleyen isimden vazgeçemedim bir türlü. Hep kafamın içinde yankılandı, durdu: Ziya’nın Orası.

Facebook’ta birşeyler yazmaya başlayıp, birkaç da beğeni alınca, tabiri caizse beklenebilecek bir kalkma gerçekleşti. Aklıma bir blog hazırlamak geldi. Çok hatırlayan, bunları yüzlerce kez anlatan ve çok konuşan biri olduğum için, çevremdekiler “bunları yazsana”, "ölüp gidersen, bunlar da seninle gidecek” gibi istek ve uyarılarda bulunuyorlardı. Eh, birbirinden farklı bir sürü konuyu biraraya getirip, bütünlüklü bir kitap yazabilme olanağım da yoktu. Ben de blogda karar kıldım. Blog kararı yeniydi, ama adı yıllar önceden belirlenmişti: Ziya’nın Orası.

Bu konuda söylenebilecek lafları şimdiden duyar gibiyim: “Ziya’nın Orası’nı duydun mu?”, “Ziya’nın Orası’nı gördün mü?”, “Ziya’nın Orası çok iyi”. “Ziya’nın Orası çok beter”, “Ziya’nın Orası çok komik” vb.

Sevgili arkadaşlarım, “Ziya’nın Orası”, açtığınızda “Kamaşullah”la karşılaşacağınız bir yer değil. O da herkesinki gibi “bir blog”. Bu blogda güncel ya da eski dönemlere ilişkin siyasi yazılar, anılar, bazen polemikler, aile geçmişine ilişkin anektodlar, sosyal betimlemeler ve siyasi öngörüler, yani hülasa Ziya’nın günlük hayatında söylediği, anlattığı, hikaye ettiği ve çatıştığı konular, yazılı olarak karşınıza gelecek.

Bunların bazılarını, kendime vehmettiğim tarihsel sorumluluğun bir gereği olarak, “Dixi et salvavi animam meam” (söyledim ve ruhumu kurtardım) diyebilmek için (alıntı Marx’tan, Gotha ve Erfurt Programlarının Eleştirisi’ne Katkı’nın final cümlesi!), bazılarını sadece tarihe not düşmek için, bazılarını benden başka bilen az kimse olduğu için daha geniş bir topluluğa mal etmek amacıyla, bazılarını bilgi olarak çocuklarıma miras bırakabilmek için, eh 8.Cumhurbaşkanı’nın ifadesiyle) “aççık şeççik ifade edeyim”, bazılarını da geçmişim ve geçmişimdeki kişilerle zamanı çoktan gelmiş ve geçmiş olan hesaplaşmalarım için yazacağım (burada Kamaşullah bazen devreye girebilir!!!).

Yazıların bazıları imza olarak müstear  isim taşıyacak, bazılarında da olayların kahramanlarının isimleri değiştirilecek. Dışarıdan bazı arkadaşlarımın yazılarına da bazen kendi imzalarıyla, bazen de müstear imzalarla yer verilecek.

Blog, özellikle anılara katkı vermek ya da düzeltmede bulunmak isteyenlere, “şahsıma sataşma veya hakaret var” izlenimine kapılanların itiraz ve eleştirilerine (tabii benim ileri demokratik denetimim altında) açık olacak. Bu konuda bir uyarı alıntısına yer vermek istiyorum. 9. Cumhurbaşkanı’nın bir uyarısı: “Tapulu arazime gecekondu yaptırmam!”

Son bölümde cumhurbaşkanlarından alıntılar kullandım. İhmal etmemem gereken biri daha var. Bu alıntı da 12. Cumhurbaşkanı’ndan:

“Ya Allaaaah, bismillah!”