“Bir, iki yazı okudum, cinlerim oynadı”
Anladınız
siz, o cümleyi değiştirdim ben. Hani var ya, “bir kitap okudum, hayatım
değişti” diye. Onu.
Son
dönemde en büyük üzüntüm zaten kitap okuyamamak. Gündem o kadar hızlı değişiyor
ve gerek yazılı basında gerek sosyal medyada okunacak o kadar çok şey var ki,
büyük kitap aşkıma çok az vakit ayırabiliyorum.
Son
günlerde gerçekten beni zıplatan iki yazı okudum Bu yazıda sadece ilkinden
bahsedeceğim. İkinci yazı ise (Pek Yakında!), sevgili Ömer Laçiner’in Birikim
sitesindeki “Aslında Şaşırmamak Lazım” başlıklı yazısı. Bugünden o yazı için
söylemek istediğim ise, belki biraz çelişik görünecek ama, yazı beni o kadar
şaşırttı ki, eşekten düşmüş karpuza döndüm. İsterseniz bir göz atın.
“Ergenekon’un İntikamı...”
Birinci
yazı, www.artigercek.com adlı sitede, kendisini tanımadığım
Yalçın Ergündoğan isimli şahsın “Ergenekon’un İntikamı...” başlıklı yazısı.
Aslında
sonra onu biraz araştırdım, kendisi hakkında yüzeysel de olsa bazı fikirler
edindim. Bu yazıyı yazmaya karar verdiğim için önce biraz da üzüldüm. Sonra
düşündüm ki, medyada yazanların belli sorumlulukları var. Eleştirilmek de
kaderlerinde var.
Yazı
Ahmet Altan hakkında. Yarısı Ahmet Altan’dan yapılan alıntılara ayrılmış. Ben
bu yazıda yeri geldiğinde Ahmet Altan’dan yalnızca bir cümleyi, Ergündoğan’dan
da birkaç satırlık ikibuçuk paragrafı alıntı olarak kullanacağım. Yazının
tamamını okumak isteyenler siteye başvurabilirler.
Olağanüstü Vurucu Cümleler
Önce
Ergündoğan’dan yazının finalini oluşturan cümleler. Altan’dan alıntı daha sonra
gelecek.
Ne yazmıştın Türkan Saylan hakkında? |
“Evet, Ahmet Altan’ın vurguladığı
gibi, iktidarı eleştiren herkesi susturmaya ve cezalandırmaya çalışan bir güç
var. Bu gücü oluşturan koalisyonun ana unsurlarından biri de; itibarı iade
edilen ‘Ergenekon…’
Çok açık ki; Ahmet Altan’a yönelik
yaşanan da açık bir intikam!..
Rüşvet itiraflarının odağındaki eski
Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan'ın sosyal medya hesaplarına iliştirdiği
profil resmindeki not ise; gücü elinde tutan ‘intikamcı’ koalisyonun yarattığı
ortamın en iyi özeti:
‘La
Tahzen! İnnallahe Meana. Üzülme! Çünkü Allah Bizimledir’ –Tevbe 40-”
Siz
de şaşırmış olabilirsiniz. Word’ün sayma özelliğine başvuralım. 74 kelimelik
bir yazı parçasında ‘Ergenekon’, ‘Ahmet Altan’, ‘Zafer Çağlayan’ ve Tevbe
suresinden bir ayet nasıl bir araya gelebilmiş olabilir?
Ben
çözemedim, gerçekten.
Sırayla
bakmaya çalışalım. ‘Ergenekon’ nereden çıktı? Bu sefer kimlerden oluşuyor?
Yargılanma ayağına yıllarca içeride tutulanlar mı bunlar? RTE, bunlarla
koalisyon yapar mı? Daha önemlisi, bunlar RTE ile koalisyona yanaşır mı? Bu
koalisyonda başkaları da olabilir mi?
Hulusi
Akar Ergenekoncu mu? Peki, Zafer Çağlayan? Yanlışlıkla ölüme yollanan Kuddusi
Okkır yerine Ergenekon’un kasası filan olabilir mi? Rıza ile ilgili de
Ergenekonsal sorularım var. Uzatmayayım. Daha yüzlerce saçma soru üretebilirim.
Ama suç gerçekten bende değil, ilham verende.
Ergenekon’un
buraya neden girdiğini anlayabilmek için yazıyı birkaç kere okudum. En yakın
ihtimali buldum.
İşin
sırrı herhalde Ahmet Altan’da. Ondan alıntı geliyor: “Bugünkü siyasi iktidarı eleştiren herkesi susturmaya ve cezalandırmaya çalışan bir güç var karşımızda.”
Alıntıdaki
koyu renkli vurgu, Ergündoğan’a ait. Altan, mesajı yazının içine gizleyerek
göndermiş. Ergündoğan da meseleye uyanmış.
Altan,
böyle bir durumu amaçlamamış da olabilir. Ya da RTE’ye, “bak, ben işi muğlâklaştırıyorum,
doğrudan sana fatura etmiyorum. Sen de beni gör” filan diyor olabilir.
Ama
bu tür ifadeler o kadar tehlikeli ki, her boydan Yalçınlar (bunlar genelde
YAE’ci oluyor), Ergündoğan’ın yazısını Facebook’ta beğendiler, paylaştılar,
destek yorumuna bile rastlanmış olabilir. Twitter’de de beğenenler, retweet
edenler oldu.
Yazıyı
bitirirken sizden bir ricam var. Olayın Zafer Çağlayan, onunla bağlantılı
“intikamcı koalisyon”, Tevbe suresi ve Allah ile bağlantısına kafa yormayın.
Herhalde çözemezsiniz.
İçinde
bulunduğumuz günler, böyle herzelerle enerji ve vakit kaybedilecek günler
değildir.
Kardeşler,
daha önce şeytana uymuş ya da farklı şeytanların tağşiş ve iğvasına uğramış,
manevi ya da maddi gerekçelerle bu yollara sapmış olabilirsiniz. Vazgeçemiyor
olabilirsiniz, ama hiç olmazsa hâlâ
böyle yazılar yazmayın, beğenmeyin, paylaşmayın, retweet etmeyin. Artık
gerçekten ayıp oluyor.
“Ceterum censeo Carthaginem esse
delendam...”
“Bana soracak olursanız, Kartaca
mutlaka yıkılmalıdır.”
“Si vis pacem, para bellum”
“Barışı istiyorsan, savaşa hazır
ol”