18 Aralık 2017 Pazartesi

“Bir, iki yazı okudum, cinlerim oynadı”


Anladınız siz, o cümleyi değiştirdim ben. Hani var ya, “bir kitap okudum, hayatım değişti” diye. Onu.

Son dönemde en büyük üzüntüm zaten kitap okuyamamak. Gündem o kadar hızlı değişiyor ve gerek yazılı basında gerek sosyal medyada okunacak o kadar çok şey var ki, büyük kitap aşkıma çok az vakit ayırabiliyorum.

Son günlerde gerçekten beni zıplatan iki yazı okudum Bu yazıda sadece ilkinden bahsedeceğim. İkinci yazı ise (Pek Yakında!), sevgili Ömer Laçiner’in Birikim sitesindeki “Aslında Şaşırmamak Lazım” başlıklı yazısı. Bugünden o yazı için söylemek istediğim ise, belki biraz çelişik görünecek ama, yazı beni o kadar şaşırttı ki, eşekten düşmüş karpuza döndüm. İsterseniz bir göz atın.

“Ergenekon’un İntikamı...”


Birinci yazı, www.artigercek.com adlı sitede, kendisini tanımadığım Yalçın Ergündoğan isimli şahsın “Ergenekon’un İntikamı...” başlıklı yazısı.

Aslında sonra onu biraz araştırdım, kendisi hakkında yüzeysel de olsa bazı fikirler edindim. Bu yazıyı yazmaya karar verdiğim için önce biraz da üzüldüm. Sonra düşündüm ki, medyada yazanların belli sorumlulukları var. Eleştirilmek de kaderlerinde var.

Yazı Ahmet Altan hakkında. Yarısı Ahmet Altan’dan yapılan alıntılara ayrılmış. Ben bu yazıda yeri geldiğinde Ahmet Altan’dan yalnızca bir cümleyi, Ergündoğan’dan da birkaç satırlık ikibuçuk paragrafı alıntı olarak kullanacağım. Yazının tamamını okumak isteyenler siteye başvurabilirler.

Olağanüstü Vurucu Cümleler


Önce Ergündoğan’dan yazının finalini oluşturan cümleler. Altan’dan alıntı daha sonra gelecek.

Ne yazmıştın Türkan Saylan hakkında?


“Evet, Ahmet Altan’ın vurguladığı gibi, iktidarı eleştiren herkesi susturmaya ve cezalandırmaya çalışan bir güç var. Bu gücü oluşturan koalisyonun ana unsurlarından biri de; itibarı iade edilen ‘Ergenekon…’
Çok açık ki; Ahmet Altan’a yönelik yaşanan da açık bir intikam!..
Rüşvet itiraflarının odağındaki eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan'ın sosyal medya hesaplarına iliştirdiği profil resmindeki not ise; gücü elinde tutan ‘intikamcı’ koalisyonun yarattığı ortamın en iyi özeti: 
‘La Tahzen! İnnallahe Meana. Üzülme! Çünkü Allah Bizimledir’ –Tevbe 40-”

Siz de şaşırmış olabilirsiniz. Word’ün sayma özelliğine başvuralım. 74 kelimelik bir yazı parçasında ‘Ergenekon’, ‘Ahmet Altan’, ‘Zafer Çağlayan’ ve Tevbe suresinden bir ayet nasıl bir araya gelebilmiş olabilir?

Ben çözemedim, gerçekten.

Sırayla bakmaya çalışalım. ‘Ergenekon’ nereden çıktı? Bu sefer kimlerden oluşuyor? Yargılanma ayağına yıllarca içeride tutulanlar mı bunlar? RTE, bunlarla koalisyon yapar mı? Daha önemlisi, bunlar RTE ile koalisyona yanaşır mı? Bu koalisyonda başkaları da olabilir mi?

Hulusi Akar Ergenekoncu mu? Peki, Zafer Çağlayan? Yanlışlıkla ölüme yollanan Kuddusi Okkır yerine Ergenekon’un kasası filan olabilir mi? Rıza ile ilgili de Ergenekonsal sorularım var. Uzatmayayım. Daha yüzlerce saçma soru üretebilirim. Ama suç gerçekten bende değil, ilham verende.

Ergenekon’un buraya neden girdiğini anlayabilmek için yazıyı birkaç kere okudum. En yakın ihtimali buldum.

İşin sırrı herhalde Ahmet Altan’da. Ondan alıntı geliyor: “Bugünkü siyasi iktidarı eleştiren herkesi susturmaya ve cezalandırmaya çalışan bir güç var karşımızda.”

Alıntıdaki koyu renkli vurgu, Ergündoğan’a ait. Altan, mesajı yazının içine gizleyerek göndermiş. Ergündoğan da meseleye uyanmış.

Altan, böyle bir durumu amaçlamamış da olabilir. Ya da RTE’ye, “bak, ben işi muğlâklaştırıyorum, doğrudan sana fatura etmiyorum. Sen de beni gör” filan diyor olabilir.

Ama bu tür ifadeler o kadar tehlikeli ki, her boydan Yalçınlar (bunlar genelde YAE’ci oluyor), Ergündoğan’ın yazısını Facebook’ta beğendiler, paylaştılar, destek yorumuna bile rastlanmış olabilir. Twitter’de de beğenenler, retweet edenler oldu.

Yazıyı bitirirken sizden bir ricam var. Olayın Zafer Çağlayan, onunla bağlantılı “intikamcı koalisyon”, Tevbe suresi ve Allah ile bağlantısına kafa yormayın. Herhalde çözemezsiniz.

İçinde bulunduğumuz günler, böyle herzelerle enerji ve vakit kaybedilecek günler değildir.

Kardeşler, daha önce şeytana uymuş ya da farklı şeytanların tağşiş ve iğvasına uğramış, manevi ya da maddi gerekçelerle bu yollara sapmış olabilirsiniz. Vazgeçemiyor olabilirsiniz, ama hiç olmazsa hâlâ böyle yazılar yazmayın, beğenmeyin, paylaşmayın, retweet etmeyin. Artık gerçekten ayıp oluyor.


“Ceterum censeo Carthaginem esse delendam...”

“Bana soracak olursanız, Kartaca mutlaka yıkılmalıdır.”

“Si vis pacem, para bellum”

“Barışı istiyorsan, savaşa hazır ol”




2 yorum: