31 Ekim 2014 Cuma



Merhaba

Ülkemizde gündem inanılmaz bir hızla değişiyor. En önemli konular bile bir bilemedin bir buçuk günde eskiyiveriyor. Bu bloğun özellikle siyaset bölümünü günlük gazete köşe yazıları gibi güncel götürmek istemiyorum. Zaten ne böyle bir hız alışkanlığım var ne de gücüm. Ben daha çok olmuşla ve olabilecek olanla ilgili, geçmişe ve geleceğe yönelik fikirlerimi yazmak istiyorum. Arada sırada belki anı yakalayabilirim, ama hedefim kesinlikle bu değil.

Bloğa başlangıç olarak daha önce yazmış olduğum yazılardan birkaçını da koymaya karar verdim. Bunların çoğunun konusu aynı, ama içerikleri farklı. Konu, tahmin edebileceğiniz gibi “Yetmez, ama evet”. Ama bu konuyu da, bu yazıları da “olan olmuş” ya da “geçmiş” kategorilerinde değerlendirmemenizi rica ediyorum.

“Yetmez, ama evet” öylesine önemli ve belirleyici bir hata ki, telaffuz edildiği ilk dakikadan bu yana gerçekleşen her siyasi olayda bu sloganın silik ya da belirgin parmak izlerini bulmak mümkün.

Bu hataya isteyerek ya da sürüklenerek düşmüş olanların, kıvırtmadan, hiç bir şey olmamış ayaklarına yatmadan, usulüne uygun (bu usul meselesi önemli, bir diğer yazımın konusu) olarak açık bir özeleştiri vermekten kaçınmaları, işi onlar açısından çıkmaza sokuyor. Çünkü bazen o saflardan cılız da olsa “yeter yahu, daha ne kadar kafamıza kakacaksınız?” sorusu duyulabiliyor.

Hiç merak etmesinler, iktidarın uygulayacağı her zamda, her zulümde, faşizme doğru atacağı her adımda, her usulsüzlükte bu hataları mutlaka birileri tarafından kafalarına kakılacaktır.

Gelebilecek olan “niye bu konuda bu kadar çok yazı var?”, “bazı eleştiriler neden bu kadar sert?” türünden soruları peşinen cevaplayabilmiş olmak için, kadim bir dostumun (ne yapayım ki, yetmez ama evetçi oldu) 14.01.2009 tarihli bir gazetede çıkan köşe yazısını (Gelin yavrum, anlatayım…) en başa koymak istiyorum. Sanıyorum, bu yazıyı okuduktan sonra benim yazdıklarım için “kabahat Ziya’da değil, ilham verende” diyeceksiniz.

Yıllarca yanına şu veya bu düzeyde iktidar desteğini de almış, hatta bazıları doğrudan iktidar tarafından beslenen “faydalı aptallar” tarafından bu gibi saldırılara, aşağılamalara maruz kaldık. Onlar o gazeteden bu dergiye, o radyodan bu televizyona, o panelden bu yurtdışı konferansa gidip mevcut iktidara destek verirken (yanlış anlaşılmasın, o dönemdeki mevcut iktidarla bu dönemdeki aynı, değişmedi), bizler sesimizi duyurabilecek olanaklardan büyük ölçüde yoksunduk. Sesimizin azıcık çıkabildiği anlarda da bu gibi “faydalı aptallar” tarafından faşistliğe kadar varabilen suçlamalarla damgalanıyorduk.

Yazının müellifi, tanıyan herkes tarafrından her işi büyük bir ciddiyet ve sorumluluk bilinci içinde yapmasıyla ünlüdür. Nitekim, Ergenekon iddianamesini de noktası virgülüne kadar okumuş, hatta bu sırada uzun süre sol kolunu masaya dayaması sonucunda “tenis dirseği” olarak adlandırılan rahatsızlığa uğramıştır.

Yazısından anlayabildiğimiz o ki, okudukça heyecanlanmış, hele tanıdığı bazı isimlere rastlayınca iddianamenin doğruluğundan en ufak bir şüphe duymaksızın emin olmuş, “yetmeeez!” diye bağırmaya başlamış ve belki de bu çığlık bir sene sonra ülke tarihinin en önemli sloganına ilham kaynağı olmuştur.

Biz “anlamıyoruzcu”, “postal yalayıcı”, “Ergenekoncu” hatta “faşist” bile olsak, verilen sözlerin hele yazılı olarak beyan edilen sözlerin mutlaka tutulduğu bir ahlaki altyapıdan geliyoruz.  Bu nedenle son paragrafta kuracağını ilan ettiği porno siteyi bekliyorduk. Onun yerine oldukça başarılı bir blogla yetindi. Herhalde ilerde o blogda bir porno sekmesi açmayı düşünüyor.

Bu arada belirtmeden geçmeyeyim, bu arkadaşların önde gelenlerinden bazılarının yakın zamana kadar ne düşüncede olduklarının görülebilmesi için, belki okumamış arkadaşlarım vardır diyerek, Fransız gazeteci Ariene Bonzon’un otuz kadar “liberal demokrat” ile yapmış olduğu ropörtajı da ayrı bir yazı olarak koyacağım.

Bloğum, tasarımı açısından henüz nihai şeklini almadı. O nedenle yazıları tarih sırası vb. şeyleri gözetmeden yerleştiriyorum. Lütfen eleştirilerinizi, bloğun altında yer alan yorum kısmına yazın. Tabii biraz övgü de bekliyorum. (Ne de olsa benim de hassas bir ruhum var ve artık altmış yaşındayım.)

Sevgilerimle


Ziya

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder