Merhaba
Ülkemizde gündem inanılmaz bir hızla değişiyor.
En önemli konular bile bir bilemedin bir buçuk günde eskiyiveriyor. Bu bloğun
özellikle siyaset bölümünü günlük gazete köşe yazıları gibi güncel götürmek
istemiyorum. Zaten ne böyle bir hız alışkanlığım var ne de gücüm. Ben daha
çok olmuşla ve olabilecek olanla ilgili, geçmişe ve geleceğe yönelik
fikirlerimi yazmak istiyorum. Arada sırada belki anı yakalayabilirim, ama
hedefim kesinlikle bu değil.
Bloğa başlangıç olarak daha önce yazmış olduğum
yazılardan birkaçını da koymaya karar verdim. Bunların çoğunun konusu aynı, ama
içerikleri farklı. Konu, tahmin edebileceğiniz gibi “Yetmez, ama evet”. Ama bu
konuyu da, bu yazıları da “olan olmuş” ya da “geçmiş” kategorilerinde
değerlendirmemenizi rica ediyorum.
“Yetmez, ama evet” öylesine önemli ve
belirleyici bir hata ki, telaffuz edildiği ilk dakikadan bu yana
gerçekleşen her siyasi olayda bu sloganın silik ya da belirgin parmak izlerini
bulmak mümkün.
Bu hataya isteyerek ya da sürüklenerek düşmüş
olanların, kıvırtmadan, hiç bir şey olmamış ayaklarına yatmadan, usulüne uygun
(bu usul meselesi önemli, bir diğer yazımın konusu) olarak açık bir özeleştiri
vermekten kaçınmaları, işi onlar açısından çıkmaza sokuyor. Çünkü bazen o
saflardan cılız da olsa “yeter yahu, daha ne kadar kafamıza kakacaksınız?”
sorusu duyulabiliyor.
Hiç merak etmesinler, iktidarın uygulayacağı her
zamda, her zulümde, faşizme doğru atacağı her adımda, her usulsüzlükte bu
hataları mutlaka birileri tarafından kafalarına kakılacaktır.
Gelebilecek olan “niye bu konuda bu kadar çok
yazı var?”, “bazı eleştiriler neden bu kadar sert?” türünden soruları peşinen cevaplayabilmiş
olmak için, kadim bir dostumun (ne yapayım ki, yetmez ama evetçi oldu) 14.01.2009
tarihli bir gazetede çıkan köşe yazısını (Gelin yavrum, anlatayım…) en başa
koymak istiyorum. Sanıyorum, bu yazıyı okuduktan sonra benim yazdıklarım için “kabahat
Ziya’da değil, ilham verende” diyeceksiniz.
Yıllarca yanına şu veya bu düzeyde iktidar
desteğini de almış, hatta bazıları doğrudan iktidar tarafından beslenen
“faydalı aptallar” tarafından bu gibi saldırılara, aşağılamalara maruz kaldık.
Onlar o gazeteden bu dergiye, o radyodan bu televizyona, o panelden bu yurtdışı
konferansa gidip mevcut iktidara destek verirken (yanlış anlaşılmasın, o
dönemdeki mevcut iktidarla bu dönemdeki aynı, değişmedi), bizler sesimizi
duyurabilecek olanaklardan büyük ölçüde yoksunduk. Sesimizin azıcık çıkabildiği
anlarda da bu gibi “faydalı aptallar” tarafından faşistliğe kadar varabilen
suçlamalarla damgalanıyorduk.
Yazının müellifi, tanıyan herkes tarafrından her
işi büyük bir ciddiyet ve sorumluluk bilinci içinde yapmasıyla ünlüdür.
Nitekim, Ergenekon iddianamesini de noktası virgülüne kadar okumuş, hatta bu
sırada uzun süre sol kolunu masaya dayaması sonucunda “tenis dirseği” olarak
adlandırılan rahatsızlığa uğramıştır.
Yazısından anlayabildiğimiz o ki, okudukça
heyecanlanmış, hele tanıdığı bazı isimlere rastlayınca iddianamenin
doğruluğundan en ufak bir şüphe duymaksızın emin olmuş, “yetmeeez!” diye
bağırmaya başlamış ve belki de bu çığlık bir sene sonra ülke tarihinin en
önemli sloganına ilham kaynağı olmuştur.
Biz “anlamıyoruzcu”, “postal yalayıcı”,
“Ergenekoncu” hatta “faşist” bile olsak, verilen sözlerin hele yazılı olarak
beyan edilen sözlerin mutlaka tutulduğu bir ahlaki altyapıdan geliyoruz. Bu nedenle son paragrafta kuracağını
ilan ettiği porno siteyi bekliyorduk. Onun yerine oldukça başarılı bir blogla
yetindi. Herhalde ilerde o blogda bir porno sekmesi açmayı düşünüyor.
Bu arada belirtmeden geçmeyeyim, bu arkadaşların
önde gelenlerinden bazılarının yakın zamana kadar ne düşüncede olduklarının
görülebilmesi için, belki okumamış arkadaşlarım vardır diyerek, Fransız
gazeteci Ariene Bonzon’un otuz kadar “liberal demokrat” ile yapmış olduğu
ropörtajı da ayrı bir yazı olarak koyacağım.
Bloğum, tasarımı açısından henüz nihai şeklini
almadı. O nedenle yazıları tarih sırası vb. şeyleri gözetmeden yerleştiriyorum.
Lütfen eleştirilerinizi, bloğun altında yer alan yorum kısmına yazın. Tabii
biraz övgü de bekliyorum. (Ne de olsa benim de hassas bir ruhum var ve artık
altmış yaşındayım.)
Sevgilerimle
Ziya
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder