12 Aralık 2015 Cumartesi

Ortadoğu, Satranç ve Keten Helva



Bugünü Anlayabilmek İçin


Kısa ama ilginç bir tarih bilgisi vermek istiyorum. 20.yüzyılın en şaşırtıcı ¨barış¨ ataklarından biri hakkında.

I.Dünya Savaşı’nda Rusya, Ekim Devrimi’nin ardından savaşa son vermek için, İtilaf Devletleri’nden (başlangıçta Sırp Krallığı, Rusya İmparatorluğu, III.Fransa Cumhuriyeti, Belçika Krallığı ve Britanya İmparatorluğu; daha sonra bunlara birçok devlet, bu arada ABD ve Japon İmparatorluğu da katıldı) ayrıldı, yenilgiyi kabullendi ve barış istedi. Kendilerini zafer kazanmış hisseden İttifak Devletleri (Alman İmparatorluğu, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Osmanlı İmparatorluğu ve Bulgaristan Krallığı) derhal Rusya’nın gırtlağına çöktüler.

Bu arada belirtmek gerekiyor, Rusya artık Çarlık Rusyası değildi, Bolşeviklerin yönetimindeki Sovyetler Birliği olmuştu. Çarklar, usuller farklı işliyordu. İttifak Devletleri henüz bunu anlamamışlardı. Sınırsız isteklerini birbiri ardına sıralamaya başladılar. Duracak gibi değillerdi. Her an St.Petersburg’u ya da Moskova’yı da isteyebilirlerdi. Sovyetler’in elinde zaten doğru dürüst askeri güç kalmamıştı. Var olan son birlikleri de iç isyanlara karşı kullanmaları gerekiyordu. Yoksa yeni devletlerini ayakta tutamayacaklardı.

Bolşevikler, Çarlık Rusyası’nın Dışişleri Bakanlığı’nın kasalarını açtılar. Karşılarında bir hazine duruyordu: Gizli anlaşmalar arşivi. Yıllardır Rusya’nın da taraf olduğu ittifakları kanıtlayan anlaşmalar. Birinde Almanya ile İngiltere’ye karşı, diğerinde Almanlar ve İngilizlerle birlikte Fransızlara karşı, bir başkasında Osmanlı ve Fransızlarla birlikte Almanlara karşı vb. Başladılar bunları teker teker açıklamaya. Herkes birbirine girmek üzereyken, Sovyetler belli kayıpları kabul ederek Brest-Litowsk Antlaşması’nı imzaladılar. Karşı taraf da fazla bastıramadı.

Peki, bu ders niye?


Bir süreden beri biz de bu Çarlık Rusyası ve Sovyetler Birliği geleneğinin devamı olan bir devletle kapışma halindeyiz. Birbirlerinden çok farklı olsalar da, neredeyse genetik kabul edilebilecek bazı ortak özellikleri var bu üç devletin. Birçok ortak özelliği sayacak değilim, beni ilgilendiren konu satranç.
Uluslararası Satranç Federasyonu (FIDE)’nin verdiği ¨Satranç Büyükustası¨ ünvanını alanlar listesini Google’da bulabilirsiniz. Dünya Şampiyonu ünvanını bir yana bırakacak olursak, dünya çapındaki oyunculara verilen bu ünvan bir oyuncunun erişebileceği en yüksek seviyedir ve kazanıldığı andan itibaren yaşam boyunca geçerlidir.

Liste özellikle bizim açımızdan ilginç sayılabilecek istatitiksel bilgilere erişmemize olanak sağlıyor. Oyuncuların isimlerinin hizasında vatandaşı oldukları ülkelerin bayrakları var. Yukarıdan aşağı (isterseniz de aşağıdan yukarı, bir şey farketmiyor) doğru incelediğinizde, yalnızca iki adet Türk bayrağına rastlıyorsunuz. Bunların biri de ya yanlış konmuş ya da Türkiye adına satranç oynayan bir yabancı. Biri de Suat Atalık. (Eşi de satranç oyuncusu ve bilin bakalım adı ne: Ekaterina).

Listede Tunus, Fas, Mısır, Singapur, İzlanda gibi ülkelerin temsilcileri de var, birer ya da ikişer Büyükusta çıkarmışlar. Yahu, İspanya ile Fransa arasına sıkışmış Andorra Prensliği bile var listede. (Bilmeyenler için: Yüzölçümü 468 km2, nüfusu yakl. yüz bin.)

Şimdi bugünlerdeki rakibimizin bu alandaki durumuna bakalım. Listeyi taradığımızda bir dolu Sovyetler Birliği ve Rusya’dan isimle karşılaşıyorsunuz. Ayrıca yakın zamana kadar Sovyetler Birliği’ne dahil olan Ukrayna, Gürcistan, Ermenistan, Beyaz Rusya, Litvanya gibi devletlerin bayrakları da bol miktarda. Bu da yetmiyor. ABD, İsrail gibi ülkelerde Büyükusta olmuş birçok oyuncunun da Rus isimleri taşıdığını görebiliyoruz. Zaten bizim ikinci bayrağın karşısında da Mikhail Gureviç ismi var.

Satranç, ne alaka?


Bir zamanlar iyi satranç oynardım, ama yıllardan beri elime taş almadım diyebilirim (bazı nedenleri bir sonraki yazıda). Çok meraklısı da değilim. Ama son zamanlarda Ortadoğu’daki gelişmeler üzerine yazan hemen herkes bir satranç lafı ediyor. Gerçekten de Ortadoğu büyük bir satranç tahtası gibi. Her an taraflardan yeni bir hamle gelebiliyor. İşin kötü tarafı, buranın satranç tahtasından önemli bir de farkı var. Rakip sayısı ikiyle kısıtlı değil. Her an yandan birileri tahtaya dahil olup, taşların yerini değiştirebiliyorlar, taş çalabiliyorlar ya da taş ekleyebiliyorlar.
Dahaönce satranç düzeyleri birbirine yakın sayılabilecek devletler kendi aralarında oynaşıyorken, konuya uzaktan tavır alarak müdahele etmekte olan bir satranç devi, Rusya, tahtaya fiilen ve boylu boyunca dahil oldu, hem de yanına büyük bir satranççıyı da alarak: İran.

Burada biraz İran’dan bahsetmek gerekiyor


Turistik ya da ticari amaçla İran’a gitmiş olan bir dolu arkadaşım var. Hepsi de döndüklerinde büyük bir şaşkınlık ifadesiyle aynı şeyi söylediler: ¨Yahu, adamlar kahvehanelerde tavla değil, satranç oynuyorlar.¨

İran, yıllardır uluslararası abluka altında inim inlerken kuyruğunu dik tutmaya gayret etti. Taviz vermedi, tüm Dünya’nın kara listesindeydi, hem de Birleşmiş Milletler kararlarıyla.

İran’ın sonra yaptığına yine satrançtan bir örnek vermek istiyorum. Satrançta Rok adı verilen bir hamle vardır. Kaleyle şah kuralına uygun olarak yer değiştirir. Oyuncunun aynı anda iki taşla birden oynayabildiği tek satranç hamlesidir. Tecrübesiz oyuncular bazen hamle atlatmak için bile buna başvururlar. Boş bir hamle olur. Ama bazen de iyi bir oyuncunun elinde rok, oyunun gidişatını, hatta bazen kaderini değiştiren bir hamle olur.

İran’ın güçsüz ve ezilmekte olduğu dönemde kendini bölgenin aslan parçası olarak gören şanlı ülkemiz, resmen bir roka kurban gitti. Aniden tavır değiştiren ve nükleer konusunda tavizler veren İran birdenbire bölgenin en önemli aktörü rolünü yeniden kazanıverdi, hem de eski gücünü kazanmaya azmetmiş bir ortakla: Rusya.

Bence burada satranç meselesine son verelim, en azından uluslararası olanına. Gelecek yazıya kadar, bizim için daha önemli bir konu var: Helva konusu.

Yandı gülüm keten helva yani.


Not: Gelecek yazıda bir yandan bu satranç tahtasını anlamaya çalışırken, bir yandan da bizden iki satranç anısı anlatacağım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder