Kürt Siyaseti ve Bazı Sorular (2)
Açıkçası geçen yazıdaki soruların
cevaplarını aramak ve bulmak konusunda isteksizim. Çünkü aslında konu beni çok
da ilgilendirmiyor. Neden mi? Sorumlu veya ilgili herkesin şu ya da bu ölçüde
yalan cevaplar verdiğini ve vereceğini bildiğim için.
Bunlar öylemesine toplanmış |
Dünya kamuoyuna ilan edildiği ilk
günden bu yana ne TC Devleti, ne Kandil, ne İmralı ne de ben, ¨Açılım¨a ya da “Çözüm
Süreci”ne inanmadık. İnananlar oldu, onlar
Avrupa Birliği’ne girmeye
çalıştığımıza, 12 Eylül 2010 referandumuyla ileri demokrasi için büyük bir adım
atıldığına da inanıyorlardı. Onları tanıyoruz. Onlar, referandum sonrası dönemde ofsayta düşünce
(bence taca çıkınca) yanlayacakları ve belki meşruiyet kazanabilecekleri, tarihlerini
silebilecekleri, en azından gölgeleyebilecekleri bir konum aradılar ve
kendilerini HDP’nin onları bekleyen şefkatli kollarına attılar.
Meğer Reis'in bundan haberi yokmuş |
Peki, Ya Savaş?
7 Haziran seçimlerinden sonra
başlatılan savaş, ileride üzerine çeşitli açılardan kitaplar yazılmasını
gerektirecek bir olgudur ve eminim yazılacaktır da. Bir defa bilinmesi gereken
başlı başına bu savaşın (süregelen 30-40 yıllık mücadelenin dışında) uzun
vadede çok önemli sonuçlarının olacağıdır.
Savaşın sonunda Cizre |
Bölge, o kadar çok ve farklı faktöre
sahip ki, o uzun vadeli sonuçlar üzerine bugünden ahkâm kesilemez. Bence o uzun
vadeli sonuçlara yönelik hamleleri satranç tahtası üzerinde bugünden planlayan
bir hiper üst akıl (?) filan varsa, onun bile işin sonunda şişme ihtimali hiç
de az değildir.
Garip İktidar, Garip Muhalefet, Garip Örgüt
Muhtemel uzun ve kısa vadeli
sonuçlar üzerine falcılığı sonraya bırakalım. Benim kafamı çok meşgul eden bir
konu var. Onu bu arada anlatmak istiyorum. Bir ülke ya da bölge düşünün. Ülkede
seçimler yapılıyor, iktidardaki parti
kaybediyor, iktidarı bırakmadan yeni bir
seçim organize ediyor. O seçime kadar binlerce kişinin öleceği belli olan bir
iç savaş başlatıyor. O seçimi kazanıyor ve hiç bir şey olmamış gibi yoluna
devam ediyor. İşin garip tarafı, muhalefet de bu konuda bir şey yapamıyor,
yapmıyor.
CHP'nin binlerce kişiyle kapıya dayanması gerekiyordu |
Bu konunun birinci tarafı. Gelelim
öbür tarafına. Bir gerilla örgütü, 30 yıldan bu yana neredeyse hiç
deneyimlememiş olduğu, kent gerillasına girişiyor. Bu çarpışmalarda askeri eğitimi
zayıf kentli çocukları kullanıyor. Bu arada vurgulamak gerek, rakibi, önceki
dönemde mezraları, köyleri yakmaktan, yaygın inanışa göre ardında yüzlerce
faili meçhul bırakmaktan çekinmemiş bir ordu.
İktidarda ise Gezi sırasında başta
İstanbul Taksim örneği olmak üzere ülkenin 80 vilayetinde silahsız
göstericilerin
üzerine acımasızca saldırmaktan, yaralamaktan, öldürmekten
çekinmemiş bir anlayış var. Yani, silahlı bir ayaklanma karşısında ne yapacağı,
nasıl saldıracağı belli.
Saldırganlığın boyutu |
Neyine Güvendin Örgüt Yöneticisi Kardeşim?
Bu türden bir mücadeleyi
başlattığında, yerel halkın seni destekleyeceğinden emin olman gerekir.
Tanıdığın bölge, tanıdığın halk. Güvendin mi? Nasıl güvendin? Nasıl
davranacaklarını biliyor muydun? Silahını alan barikata, hendeğe koşacağına,
tüpünü, yorganını alan şehir dışına koştu. Bunu hiç mi öngöremedin? Ayıp olur dediler
diye, niyet de mi okuyamadın?
Ülke tarihinin en büyük iç göçü yaşandı |
Haydi asıl soruyu sorayım. Bizim
eski jargonla, hangi somut koşulların somut tahlili seni bu önemli kararı
almaya itti? Burada uyanıkça verebileceğin “ama her şeyi TC Devleti başlattı”
cevabını yemezler, çünkü aylarca EYB’lerle, tünellerle, hendeklerle buna
hazırlanmış olduğun belli.
Bireysel Tavrım
Gelelim burada benden beklenen
tavra. (Kimlerin beklediğini sormayın).
Uzakta bir yerlerde (bir dağ
grubunda yaşadıkları söyleniyor) biri ya da birileri, çekirdek çitler gibi
rahatça, (çoğu çocuk sayılacak yaşta) birkaç bin insanın ölmesinin mukadder olduğu
yanlış hesaplanmış bir ayaklanmanın emrini verecek, benden de bu insanlık
suçuna destek olmamı mı isteyecek? Hadi oradan!
Bu muydu hesaplanan? Bu muydu amaçlanan? |
Ben ve benim gibilerin yapacağı,
Cizre’de bir bina bodrumunda yüz elli kişinin yakılarak imha edildiği vb.
zamanlarda, buna karşı yüksek sesle karşı çıkmak, bu gibi haber ve bilgilerin
özellikle yurt dışına yayılmasını sağlamaya çalışmak olabilirdi. O kadar.
Ender Helvacıoğlu’ndan Yardım
Buraya kadarki metnin tamamı bana
ait. Bundan sonraki bölümde ABC Gazetesi’nden Ender Helvacıoğlu’nun 9 Haziran
2016 tarihli köşe yazısından yararlanacağım (yorum, kısaltma vb.) ve bazen de
alıntılar kullanacağım. Alıntılar italik
olacak.
Sorulması gereken soru şu: Türkiye
sosyalistlerinin Kürt hareketi ile ilişkisi nasıl olmalıdır? Neden?
Buna cevap verebilmek için
sosyalistler açısından önemli noktalarda Kürt hareketinin tavrına bakmak gerek.
- Kürt hareketi sol, sosyalizan bir hareket değildir. Sınıfsal değil,
ulusaldır.
- Kürt hareketi kesinlikle
anti-emperyalist bir hareket değildir. 20
yıldan fazla bir süredir, Kürt hareketinin herhangi bir
Sloganlar: Biji Serok Apo, Biji Obama |
- Kürt hareketi (var idiyse de)
demokratik niteliğini kaybetmiştir. Yerel seçimlerde kimin hangi kentte
belediye başkanı adayı olacağı, şahsen ve bizzat liderlik (APO) (?) tarafından
belirlenmiştir.
Seyit Rıza'nın Heykeli |
- Yukarıda bir örnekte de
belirttiğim gibi, Kürt hareketinin bölgenin feodal yapısına karşı olma, laiklik
ve aydınlanma konularında ilan edilmiş bir ilkesel duruşu yoktur. Yönetiminde
oldukları illerde, Said-i Nursi, Seyit Rıza heykelleri dikilmekte, ağalarla,
aşiretlerle ittifaklar kurulabilmektedir.
- Kürt hareketi uzun süredir Türk
devleti ile (bugün AKP iktidarı) pazarlık sürdürmüştür. Gezi direnişinde
darbeyi gören HDP, daha sonra “RTE’yi darbeden ben kurtardım” diyen ise,
APO’dur.
Ne yazabilirim buraya, ¨sağol, varol¨ mu? |
- Kürt hareketi (PKK, bazen de ayıp oluyorsa
TAK eliyle), Türkiye şehirlerinde halk düşmanlığı olarak görülebilecek terör
eylemleri düzenlemekte. Daha önceki yazılarımda gerilla nedir, silahlı eylem
nedir gibi konularda çok yazdım. Rahatça söyleyebilirim ki, PKK’nın (ya da
TAK’ın) şehirlerde yapmakta olduğu eylemlerin gerilla savaşıyla alakası yoktur.
Doğrudan canavarca haydutluktur. Sosyalistlerin bu eylemleri mazur görmesi
kabul edilemez.
Şimdi bu maddelerin ışığında bizim
sosyalistlerin (!) ne tavır almış olduklarına bakalım.
Temel soruları bir kez daha
hatırlatmakta fayda var:
- Türkiye
sosyalistlerinin Kürt hareketine yönelik yaklaşımı ne olmalı?
-Bugünkü
politik koşullarda Kürt hareketinin stratejisi ile sosyalistlerin stratejisinin
bir yakınlığı var mı?
- Kürt
hareketinin hedefleri ve bu hedeflere ulaşmak için izlediği eylem çizgisi ile
sosyalistlerin hedefleri ve eylem çizgileri arasında paralellik var mı?
- Türkiye
sosyalistlerinin Kürt hareketini destekleme, yan yana gelme, ortak eylem
düzenleme, ittifak yapma türünden tutumlar alması doğru bir politika mı?
Sosyalistlerin bu sorulara vermesi
gereken cevapların hepsi aslında olumsuz olmalı. Türkiye sosyalistlerinin büyük
çoğunluğu ise bu konularda arkasında durabilecekleri cevaplar üretemiyorlar. Bir kesimi HDP üzerinden Kürt hareketinin
stratejisine eklemlenmiş durumda. Kürt hareketinden bağımsız bazı sosyalist
örgütler ise net tutum alamıyorlar. Kürt
hareketinin dayatmalarına (bunlar zaman zaman tehdit boyutuna da ulaşıyor)
karşı cesur davranamıyorlar.
Daha önceki bazı yazılarımda
belirtmiştim. Sosyalizm anlamında işbirliği yapılabilecek Kürt kökenli
örgütler, daha önce PKK tarafından neredeyse yok edildiler. Kalan tek tük kişi
ya da grupçuklar da yaşamlarını sürdürebilmek için ona biat etmiş durumdalar.
Kürt etnik hareketi, sadece Kürt
sosyalistlerinin değil, Türkiye sosyalistlerinin de net bir teori oluşturabilmesinin
ve net bir tavır alabilmesinin önündeki en büyük engeli oluşturuyor.
Ayrıca sosyalistlerin Kürt etnik
hareketi için şu veya bu düzeyde harcadığı mesai ve enerjinin, Türkiye emekçi
sınıfının payından adeta çalınmakta olduğu da ortadadır.
Türkiye sosyalistlerinin başta gelen
görevi (çok geç kalındı), Kürt etnik hareketiyle olması gereken ilişkisini net
bir biçimde belirlemektir.
Şimdilik sonuç olarak
söyleyebileceklerim şunlar:
(Bütün bunları da ¨geç kalındı¨
parantezine alarak okuyun. Tekrar yetişilmez mi, yetişilir. Ama çok daha fazla
bedel ödemek zorunda kalınacağı kesin).
1. Sosyalistlerce asgari müşterekler
bazında siyasetlerarası bir ortak yapı en kısa zamanda hayata geçirilmelidir.
2. Bu oluşumun öncelikle Kürt etnik hareketi ile
ilgili tavrı net olarak belirlenmelidir.
3. Bu tavır asla bir tanımama,
görmezden gelme tavrı olmayacaktır. Türkiye sosyalistleri gerektiğinde Kürt
vatandaşların yaşadığı bölgelerdeki faşist saldırılara karşı beraberce karşı
koymalıdır.
4. Tersi yönde de, Türkiye sosyalistlerinin
mücadelesinde yer almak isteyen Kürt gruplarıyla ittifaklar yapılabilmeli,
birlikte yeni politikalar oluşturulabilmelidir.
Şimdi bu ifadeler farklı kişilere
ait:
Peki, ben sosyalist değilim, belki
biraz solcuyum, CHP bunun neresinde ve nasıl yer almalı, işler bu noktaya
gelene kadar siyasetle hiç ilişkim yoktu, şimdi bir şeyler yapmak istiyorum, geleceğe
ilişkin korkularım var. Ben ne yapabilirim?
Bu yazı Kürtlerle bağlantılı olduğu
için ister istemez sosyalistlere ağırlık verdim. Üst paragraftaki
ifadelerin sahiplerine de söylenebilecek çok şey var tabii. Ama bu yazıda
değil. Belki onlara da şimdilik bir şeyi yeniden söyleyebilirim: ¨Haberiniz
olsun. Geç kalındı!¨
Ceterum censeo
Carthaginem esse delendam
"Bana soracak
olursanız, Kartaca mutlaka yıkılmalıdır".
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder