27 Aralık 2014 Cumartesi

Bu Defa da Orhan Bursalı Vurdu Beni


Bu yazımda sevgili Orhan Bursalı’nın 25.12.2014 tarihli Cumhuriyet gazetesindeki köşe yazısından bahsedeceğim. Orhan Ağabey, yazısında AKP’nin 2002 yılından bu yana yararlandığı ve kullanıp attığı müttefiklerini sıralıyor ve bu “kullan at” yöntemine örnekler veriyor. AKP’nin ilk günden beri bu yöntemi ne kadar etkili ve başarılı bir biçimde kullandığını örneklerle ortaya koyuyor. Tespitlere karşı söylenecek bir şey yok. Hepsi son derece doğru.

“Vurdu beni” dediğim yer, yazının ilk paragrafı. Şöyle:

“İlk kuruluş aşamasındaki müttefikleri: ABD, çeşitli cemaatler, neredeyse tüm İslamcı/ muhafazakâr liderler (Mesela Prof. Nevzat Yalçıntaş...) 
İlk genişleme halkası: 2002 seçimini kazandıktan sonra eklenen halka: Liberaller ve solcu eskileri... Mehmet/Ahmet Altan’lar, 
H. Cemal’ler + Cengiz Çandar familyaları... Birikimciler, Murat Belge’ler... Barlas vb. gibi her iktidarın şakşakçıları... Avrupa Birliği... Gülen Cemaati... Tabii ki Merkez Medya, Hürriyet ve çoğu yazarı gibi...”

Uzun zaman önce, Ergenekon, Balyoz kumpaslarını kuranların bir yerden öğrenip de kendilerine örnek aldıklarını zannettiğim bir yöntemle uzaklaştırılmış olmama rağmen (kusura bakmayın dostlar, hep böyle hissettim, ayrıca itiraf etmeliyim, baba kompleydi), kendimi hep solcu, devrimci ve de Birikimci olarak gördüm. Nitekim, İletişim’deki kendimi yırtarcasına çalışmalarım da bu nedenledir. (Merak etmeyin, kendimi hazır hissettiğimde, Anektodlar sekmesi altında bu komployu da yazacağım).

Sevgili Orhan Bursalı, yazısının yukarıdaki giriş bölümünde yalnızca kişi isimleri (Mehmet/Ahmet Altan, Murat Belge, Barlas gibi) ya da genel tanımlar (liberaller, solcu eskileri gibi) kullansaydı, hiç sorun yoktu. Ama ne yaptı? Kişi isimleri ve genel tanımlar arasında,1980 öncesinde devlet kaynakları tarafından varoldukları ileri sürülen 55 fraksiyondan yalnızca birinin, Birikimcilerin adını verdi. Hem de RTE’nin balkon konuşmasında adını vererek teşekkür ettiği DSİP’den bile bahsetmeden.

Üstüne üstlük, Birikimcileri aralarında saydığı diğer isimlere bir bakın allah aşkına. 

Arkadaş, bu bana bir dokundu, bir ağırıma gitti. Anlatamam.

Ne kadar fraksiyon olarak nitelenebilir bilmem, ama bu dergi ve onun tezlerini benimseyen çevreyi oluşturanlar, 1980 öncesinde bulundukları ortamlarda bir yandan engellenmeye çalışılırken, bir yandan da kıskançlıkla karışık bir saygı görürlerdi.

Farazi bir örnek verelim: A fraksiyonundan 100, B fraksiyonundan 70, C fraksiyonundan 25 öğrencinin faal olduğu bir okulda, 5 kişilik bir “Birikimci” grubu bile “acaba bu konuda ne tavır alacaklar?” diye izleniyordu. Hiç unutmam, bir üniversitedeki (Kurtuluşçu) öğrenci liderlerinden biri, “sen necisin?” sorusuna rahatça “Birikim etkisi altında bir Kurtuluşçuyum” diyebilmişti.

Yine 80 sonrası dönem için yorumda bulunan farklı görüşten bir arkadaş, Birikimciler için, mealen “bu dönemi en az kirlenerek geçenler, Birikim çevresidir” demişti.

Allah kahretsin, peki ne oldu? Bir dolu şeye malolarak elde edilmiş olan bu saygınlık nasıl yok oldu? Ya da yok edildi, harcandı?

Kusura bakmayın, sıkıldım. Bu kadar yeter. İleride belki bu konuya devam ederim. Aslında bu blogta “yetmez, ama evet” üzerine yazdığım yazıların bir kısmı, bu iflas hakkında ipuçları veriyor. Ama tabii bu kadarı “yetmez”.

Neyse, şimdilik benden bu kadar.


Sağlıcakla kalın.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder