17 Nisan 2015 Cuma

Niyete filan bakma, önce doğru anla (2)


Kişi: Süleyman Demirel


Yine salakça tavır alabilecekler için baştan belirtmekte yarar var. Burada Demirel’den bir tavır, üç de ifade örneği vereceğim. Beni tanıyanlar için vurgulamama gerek yok, Demirel’i sevmem. Hayatımızın baharı onun MC faşolarına karşı dövüşmekle geçti. TBMM’de Deniz’lerin idamı oylanırken iki elini birden evet için kaldırmasını da unutmadık tabii. Ama hakkını da teslim etmek lazım, ne Deniz’i, ne Yusuf’u, ne Hüseyin’i ne de annelerini miting meydanlarında yuhalatacak kadar alçalmadı.

İlk örnek, Demirel’den bir tavır. Özal’ın ölümünden sonra cumhurbaşkanı seçildiğinde, darbeci faşist Kenan Evren’i uçakla aldırıp Ankara’ya törene getirtmiş, bu tavrı çok eleştirilmişti. Attığı hava “devlette küslük olmaz” şeklindeydi, ama esas yaptığı tek bir soru ile açıklanabilirdi: “Nasıl koydum ama?”

(Demirel’in Kenan Evren hakkındaki görüşlerini en net haliyle on altı sayfalık “Zincirbozan Beyannamesi”nde bulabilirsiniz, benden duymuş olmayın, gramını yiyen kudurur).

Şimdi de yine Demirel’den ifade örnekleri. İlki zayıf yönleri olan bir örnek, ama sanırım ilk kez böyle bir açıklamada kullanılıyor. “Bana milliyetçiler adam öldürüyor dedirtemezsiniz”. Tamam zayıf, ama biraz irdeleyelim. Dönem MC dönemi, yani içinde Türkeş’in faşist partisinin de olduğu, komünizm geliyor paniğiyle kurulmuş bir koalisyon sözkonusu.

Demirel, “evet, milliyetçiler adam öldürüyor” dese, tüm koalisyonu suçlamış olacak, doğrudan Türkeş’i işaret etse, koalisyon dağılacak (maazallah komünizm geliverecek). Farklı bir şey yapıyor, bir taşla iki kuş vuruyor: Hem koalisyonu tümüyle suçlu olmaktan kurtarıyor, hem de tersten okunduğunda “adam öldürenler milliyetçiler değil” diyerek, milliyetçiliği kendi üzerine alıp, Türkeş’i milliyetçiliğin dışına itiyor. Türkeş de Demirel’in kendisini savunduğunu zannedip, mutlu oluyor.

Zayıf dedik, ama şunu da vurgulamak lazım. Bugün Arınç’ın, Babacan’ın, hatta Davutoğlu’nun bazı konuşmalarını dikkatlice incelerseniz, bu kadar ince olmasa bile, saray korkusuyla örtülü kullanılmış bu tür ifadelere rastlarsınız. 

Demirel’den ikinci örnek ise, onun toplumsal olaylar karşısındaki vurdumduymazlığını vurgulamak ve mahkûm etmek amacıyla kullanıldı: “Sokaklar yürümekle aşınmaz”. Demokrasinin en iyi örneklerinden biri olan bu sözün kıymeti, Ahmet Davutoğlu’nun “sokağa çıkana müsamaha göstermeyiz” mealindeki sözlerinden sonra herhalde anlaşılmıştır. Anlamadıysanız da, davulun tokmağı az.

Demirel’den üçüncü örnek maalesef gümbür gümbür geliyor, özellikle de solculara. Neden? Çünkü solcular kendi tezlerinin ana önermelerinden birini Demirel’in ağzından duydular ve anlamadılar, üstüne üstlük bunu ayıp bir ifadeymiş gibi damgalayıp, yıllarca ağızlarına sakız ettiler. OdaTV’de 12 Nisan Pazar günkü yazısında Cüneyt Ülsever hâlâ “siyaset meydanının en aşağılık reçetesi ‘dün dündür, bugün bugündür!’ safsatası” ifadesini kullanıyordu. Bu ifade, söylendiğinden bu yana ilkesizliğin en güçlü örneklerinden biri olarak anlatılageldi. Özellikle de Demirel karşıtları tarafından.

Ayıba bak. Kendisine solcuyum, hele hele sosyalistim diyen birinin mutlaka tanıması gereken bir antik çağ filozofu var. Adı Herakleitos. En önemli katkılarından biri, karşıtların birliğidir. Ayrıca “görecelilik” kavramını ilk irdelemiş olan kişidir. Ama en meşhur lafı, “aynı ırmaklara girenlerin üzerinden farklı sular akar”dır. Biz bunu genellikle “aynı nehirde iki kez yıkanılamaz” şeklinde ifade ederiz. Demirel’in “dün dündü, bugün bugündür” ifadesi tümüyle bu esasa dayalıdır. Her yeni gün kendi özgül koşullarında değerlendirilmelidir. Dünün koşulları dünde kalmıştır, bugün yepyeni bir dünya ve yepyeni koşullar sözkonusudur.

Bunun ilkesizlik gibi algılanması ve yorumlanması, bana çok aykırı gelmiyor aslında. Ama ifadenin doğru olduğunu da teslim etmemiz lazım.

Zaten özellikle siyaset alanında bu ifadeyi devreden çıkarabilecek ilkeler de oluşturulabiliyor. Mesela bir parti diyor ki: “Yarınki koşullar ne olursa olsun, bugünden ilan ediyorum ki, AKP ile asla koalisyon yapmayacağım”. Bu türden örneklere ileri demokrasilerde rastlanabiliyor, ama bizde?

Sağlıcakla kalın.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder