1 Nisan 2015 Çarşamba


Ben dediydim şerefsizim


Bu ifade bence sorumluluk sahibi bir insanı, “aldatılmışız, o günkü koşullar bla, bla” diyenlere ya da hatalı olduğu kanıtlanmasına rağmen pişkince hiç sesini çıkarmayanlara göre, çok daha yıpratan, üzen bir ifade. Çünkü insan bir vicdan azabı duyuyor. “Dediydim de ne oldu, engelleyebilir miydim ki, acaba elimden daha fazla bir şey gelir miydi” gibi cevapsız kalmaya mahkûm sorular hücum ediyor insanın kafasına.

Bloğumda 15 Ocak 2015 tarihinde yayınlamış olduğum “ülke garip bir terörün pençesinde” başlıklı bir yazım var. Bu türden eylemlerin giderek artabileceği üzerine öngörüyü o yazıda yapmışım. Yine o yazıda, dünkü eylemi gerçekleştirdiği iddia edilen örgüte birtakım uyarılarda da bulunmuşum.

Eğer o yazıda üzerine fikir yürüttüğüm eylemleri ve dünkü eylemi gerçekten bu örgüt yaptıysa, benim kendilerinden bir ricam olacak: “Durun, ne olur başka bir eylem yapmayın!; Yaptığınız her eylem çok olumsuz sonuçlar doğuruyor." Dolmabahçe saldırısı bir rezillik, Sultanahmet bombacısı bizden deyip sonra şişmek bir başka rezillik, bunlardan önce sokakta yürüyen trafik polisini vurup, kendisi de yaralanan kızın sedyede sloganlar atması bir başka komiklik. Onun için ne olur bir durun, biraz okuyun, eskilerden birilerini bulup sorun. Ne bileyim, ya da örgütü dağıtın. Herkes daha akıllı yönetilen başka örgütlere katılsın.

Dolmabahçe saldırısında da dünkü eylemde de eylemcilerin ana teması sevgili Berkin idi. Tamam, Berkin’imiz kanayan bir yara. Ama bu tür eylemler bu davaya olumlu bir katkı sağlamıyor. Aksine zarar veriyor. On beş yaşında haince öldürülmüş bir çocuğu terörist olarak niteleyen, annesini meydanlarda yuhalatan zihniyete, kullanabileceği yeni kozlar sunuyor.

Eylemin kendisi de çok sorunlu. Bir defa hedef olarak seçilen savcı, bu dosyayı yeni almış olduğu halde en önemli ve anlamlı ilerlemeyi gerçekleştirmiş olan insan. Bu çapta bir eylem yapacak örgütün bunu biliyor olması gerekir. Eylemci gençler ise bu konuda hiçbir eğitime sahip olmadıkları, hatta bu konuda hiçbir film bile seyretmedikleri anlaşılan çocuklar. Hatalar üzerine fazla bir şey söylemek istemiyorum. Ama bu hatalar hem gençlerin boş yere ve beceriksizce ölmelerine hem de bir örgütün alay konusu olmasına yol açıyor.

Etkili ve sonuç alınabilecek bir rehine eylemi ancak daha önceki eylemleri nedeniyle kendisinden ürkülen bir örgüt tarafından yapılırsa belki başarılı olabilir. “Belki” diyorum, çünkü emniyet güçleri bu tür eylemler konusunda eylemcilere göre çok daha uzmanlaşmış durumda. Ayrıca Batı ülkeleri dahil olmak üzere hemen tüm ülkelerde, eylemcileri etkisiz (!) hale getirirken kaç rehinenin öldüğüne pek bakılmıyor. Emniyet güçlerinin de, siyasi iradelerin de eğilimi bu yönde.

Yine belki başarılı olunabilecek bir rehine eylemi türüne tarihten bir örnek verebiliriz. Ilich Ramirez Sanchez, ki dünya onu Carlos adıyla tanır, Viyana’da OPEC bakanlar toplantısını basmış ve tüm bakanları rehin almıştı. Pazarlıklar sırasında dönemin Avusturya Başbakanı Kreisky’e hitaben çok hoşuma giden ve hâlâ unutmadığım bir laf etmişti Carlos: “Kreisky’e söyleyin, bütün numaraları bilirim”. Sonra da bakanlarla birlikte bir otobüse binip havaalanına gitmiş ve hazır bekletilen uçağa atlamıştı. Başarının nedenlerinden biri eylemcinin Carlos olması, diğeri de rehin alınan kişilerin toplam değerinin parayla ölçülemeyecek olmasıydı.

Farkındaysanız, şimdiye kadar gerçekten var olan ama beceriksiz bir örgüt üzerine kurmuştum yazıyı. Şimdi olaya bir başka noktadan bakalım. İki soru: Bu örgüt eylemlerini nasıl zamanlarda yapıyor? El Cevap: Manidar zamanlarda. Tüm cinayet  romanlarında katili bulmak için sorulması gereken ilk soru nedir? El Cevap: Kime yaradı? Eğer dava foslamış olmasaydı ve Ergenekon diye bir örgütlenmenin varlığı kesin kanıtlanmış olsaydı, hiç tereddüt etmeden bu işleri de Ergenekon yürütüyor diyebilirdik. Ama o yokmuş. Acaba Mergenekon mu var? Ne dersiniz?

Sağlıcakla kalın.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder